12/27/2011

Yarın KADAV'ın Yeni Yıl Partisindeyim; Yeni Görüşmeler Birikecek

"Boşandıktan ve kocamın soyadını taşımaya devam etmek istediğim için mahkeme kararı aldıktan sonra bu işlemi kütüğüme işleterek yeni nüfus kağıdı almam 2 yıl sürdü. Hiçbir yasal engel olmamasına karşın erkek memurların “ya adamın adına leke süracak bir şey yaparsa” anlayışı ile yavaşlattıkları süreç tanıdık bir kadın nufus md.lüğü çalışanı tarafından birkaç dakikada çözüldü."

12/21/2011

Önce Karakteri Tanımak

Filmle ilişki kurmak için ve hatta duygulanma yaratması için karakteri tanıtmak gerekirmiş. Çok sevgi dolu iki insanı gösterip sonra ayrılmalarını vermek dokunurmuş. Yoksa biri çıkıp Ahmet amca öldü derse, ağlamaz, öyle bakarmışız. Çatışma hazırlığı önemliymiş. İzleyiciyi hazırlayacakmışsın. İkilem gerekiyor. Çıplaklık, kan, vucut sıvıları, ani şiddet, yaşlılar, özürlüler... Bunları göstermek çatışma oluştururmuş. Fizyolojik göndermelermiş bunu yapan. Herhalde çok yabancıyız kendimize, ondan. Seyirci özdeşleşme yaşamak istiyor. Tezatlar çatışma yaratıyor. Kontrast da önemli. Şimdi bunlarla ne yapmalı?

12/19/2011

Kameramdan Ayrıldım

Bir hafta sürecek.
Bakalım neler olacak?
Sürekli yanımda taşıdığım kamera...
Ona da "m" takısı taktım ya...
Özel hayat, mülkler, böyle bir dünya işte...

Zorluklar

Aldatan kocanın penisini kesip çatıya atan kadının adamın soyadını kullanmaya devam etmesi nasıl bir histir?
Sitede evlenmiş arkadaşın yeni soyadını bilemeyip bulamayıp ziyaret edemeden geri dönmek?
Doktor eski isme ve soyadına reçete yazdı diye ilaç alamamak, kuyrukta beklemek?
Bankaya önceki isimle yatırılmış parayı çekememek?
Davet alınan sergiye sırf isim-soyadı unutkanlığı yüzünden katılamamak ve uçak biletlerinin iptali?
Kadının adının-soyadının bir marka olduğu durumlarda, ondan bunun geri alınması?
Ruhsal olarak alışamama?
İsmin bağırması ve evlilik anonsu? Damgalama?
Özel hayata müdahale unsuru?
Çocuğun birlikte yaşadığı annesinin soyadından farklı soyadının olması?

12/17/2011

Kedi ve Getirdikleri

Yarın bir kedi ile randevum var. Kedi ile yaşayan kadının, soyadı konusunda derin bir hikayesi varmış. İyi hissedersek kaydedeceğiz. Bugünkü görüşmem olmadı. Maillerime cevap bile alamadım. Yarın sabah kurgu için de bir araya geleceğimiz başka bir buluşmam olacak. Bugün, az önce saatler çok hızlı geçti ve sıklıkla belgesel hakkında konuştum. Konu konuyu açıyor ve umduklarım görüşmeye gelmezken ummadıklarım "hadi gel konuşalım" diyor. Ne çıkacak ben de merak ediyorum. Ne çıkarsa çıksın önemli olan süreç ve yaşadığım dönüşüm. Kendi halinde bir insan olarak bir şeyler de yapmaya çalışıyorum işte. Bu, bu kadar. Evet, sadece bu kadar. İyi olan da bu. Yapmadan yaşamamak. Yapıp yaşamak, elinden geleni yapmak, çok da büyütmeden, çok da minicik hissetmeden, yapmak, uyumak, kalkmak, biraz daha düşünmek, böyle de bir hayat var demek, bu kadar. Ne kadar olabilirse... O kadar, tam da bu kadar.

12/15/2011

Nasıl Bir Dil?

"Mağdur değil direnen ve yeni bir kimlik inşa etmeyi başaran..."

"Bunu da illa çok büyük harflerle değil herkese hitap edebilecek bir dille yapmak en etkili araçtır."

"O aslında sadece herhangi bir insandır ve tam da o yüzden bütün eleştiri ve talepleri son derece haklıdır."

80'lerdeki İlk Feministler İçindeki Soyadı Hareketi

"80'lerdeki ilk feministler içinde bir soyadı hareketi de vardı, sanırım 8-9 kadar kadın bu durumu protesto olarak kocalarından boşanıyorlardı."

Kurban da Değil; Kahraman da...

Böyle bir dil kurabilmek...

12/14/2011

Bana Kek Yapmak İsteyen Ankaralı Kadın

Istanbul'da olduğum için Ankara'daki görüşmeleri yapabilmem zaman alacak. Gelebilirsem benim için kek yapmak istediğini söylediğinde bir güzel kadın, ne çok sevindim! Mecliste hiç böyle karşılamadılar :) "Balıkları çekmeyin. Kamerayı bırakın."

CANAN'ın Açıklaması

"1970 yılında, türk medeni kanunu'nun 321. maddesinin ''çocuk, ana ve baba evli ise ailenin; evli değilse ananın soyadını taşır'' kanununa gore babamın soyadını alarak canan şahin olarak doğdum.

1987 de marmara üniversitesi iktisadi ve idari bilimler fakültesi işletme bölümüne canan şahin olarak girip, 1992 yılında canan şenol olarak mezun oldum.

1991 yılında evlendim 743 sayılı medenî kanun’nun 153. maddesinin “evlenen kadın kocasının soyadını taşır” kanununa gore kocamın soyadını alarak ismim “canan şenol” olarak değiştirildi.

1997 de medeni kanun’nun 153 maddesine ilaveyle kadına kocasının soyadı önünde önceki soyadını taşıma imkanı tanındı.. böylece, aile adı olarak kocanın soyadı kabul edilmekle beraber, kadına da tercihine göre bekarlık veya dul ise sona eren evlilikte edindiği soyadını ya da evlat edinilmişse evlat edinenin soyadını, kocasının soyadının önünde kullanma imkanı tanınmış oldu.

1994 de marmara üniversitesi güzel sanatlar fakültesi resim bölümüne canan şenol olarak girip canan şenol olarak mezun oldum. ve profesyonel sanat hayatında canan şenol olarak sanatsal üretimlerimi gerçekleştirdim.

yıl 2010, eşimden ayrılmaya karar verdim. yirmi yıla yakın bu isimle yaşamaya alıştığım için boşanmaya karar verdiğimde ilk önceleri şenol soyadını değiştirme niyetinde değildim. bu isimle tanınıyordum, bu isimle birçok sanatsal yapıtı imzaladım, birçok kitapta ismim canan şenol olarak geçti. ta ki soyadı konusunda yasaları öğrenene kadar:

4721 sayılı türk medeni kanununun ikinci kitabında düzenlenen 173. maddesinde “boşanma halinde kadın, evlenme ile kazandığı kişisel durumunu korur; ancak, evlenmeden önceki soyadını yeniden alır. kadının, boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, istemi üzerine hakim, kocasının soyadını taşımasına izin verir. koca, koşulların değişmesi halinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir” hükmü yer almaktadır.

bu kanun devlet “baba”nın, oğlu olan “koca”ya yaptığı kıyaktır. kocanın ve devletin iznine bağlı olan bu soyadını kullanmayı reddediyorum. bu izni almayı reddediyorum. hayatımın her alanının izinlere ve dayatmalara tabii olmasından bıktım, usandım. evlenirken devletin dayatması ile kullandığım soyadı, boşanırken karşıma devletin izni, kocanın lütfu olarak çıkıyor. soyadlarının bana getireceği “menfaatlerden” feragat ediyorum, soyadlarından feragat ediyorum.

bugünden itibaren ismim yalnızca “canan” olarak kayıt edilsin. bu yıl 8 mart dünya emekçi kadınlar gününün 100. yılını kutlarken yalnızca canan olabilmenin mücadelesini veriyorum. "

Haberler

Anayasa Mahkemesi'nin, Soyadı Kanunu'nun, evliliğin feshi veya boşanma hallerinde çocuğun babasının soyadını alacağına ilişkin hükmünü iptali ile boşanan anne ile çocuk arasındaki soyadı farkı ortadan kalkacak, çocukların annesinin soyadını alması da mümkün olabilecek.
Anayasa Mahkemesi'ne davayı taşıyan Siirt Asliye Hukuk Mahkemesi'nin dava dilekçesinde, boşanmada çocuğun babanın soyadını alması zorunluluğunun, kişilik haklarının ihlali, özel hayatın dokunulmazlığı ve eşitlik ilkesine aykırı olduğu iddia edildi.
Anayasa Mahkemesi de düzenlemenin anayasaya aykırı olduğu sonucuna vardı. Yüksek Mahkeme, Yargıtay'ın, çocukların soyadı değişikliğine ilişkin açılan davaları, bu kanun hükmünü gerekçe göstererek reddetmesini de ele aldı. Çocukların soyadı değişikliğine ilişkin davaların önündeki engeli kaldıran Anayasa Mahkemesinin bu iptal kararıyla boşanmış ailelerde çocuğun soyadının değiştirilmesinin önünü açmış oldu.
'ANNESİYLE AYNI SOYADI ÇOCUĞUN YARARINA'
Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Dr. Nazan Moroğlu, Anayasa Mahkemesi kararını değerlendirdi. Herkesin kimliğinin temel kişilik hakları çerçevesinde ele alınması gerektiğini belirten Moroğlu, soyadının herkesin kişilik hakkı olduğunu vurguladı.
Soyadı hakkının, devredilemez, vazgeçilemez ve feragat edilemez bir hak olduğunu söyleyen Moroğlu, bu durumda Türk Medeni Kanunu'na göre, kadının evlenince eşinin soyadını almasının kişilik hakkının ihlali olarak nitelendirildiğini ifade etti.
Nazan Moroğlu, Anayasa Mahkemesi'nin bu yılın mart ayında açılan bir davada, ''Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır'' hükmünü içeren Medeni Kanun'un 187. maddenin iptal istemini oy çokluğuyla reddettiğini hatırlattı.
Çocukların da insan haklarından eşit yararlanması gerektiğine işaret eden Moroğlu, şunları söyledi:
''Her ne kadar 18 yaşına kadar çocukların tek başına yapamayacağı işler olsa bile, özellikle boşanmalarda velayet anneye verilmişse annenin çocuğunun soyadını değiştirme hakkı olmalıdır. 1934 yılında kabul edilmiş Soyadı Kanunu buna izin vermiyordu. Ama günümüz koşullarına artık uymayan bu hüküm Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Bunu çok doğru bir karar olarak nitelendiriyorum. Soyadı, kişilik hakkı olarak çocuğa da kadına da eşit olarak kullanma hakkı veren bir hukuki kavramdır. Dolayısıyla mahkemenin kararı, eşitliğe ve çocuk haklarının korunmasına uygun bir karar.''
Moroğlu, boşanma sonrası velayet anneye verilmişse çocuk ve anne arasında soyadı farklılığının giderilmesinin önemli olduğuna işaret ederek, ''Bu kararda çocuğun yararı dikkate alınmış. Velayet annede ise çocuk anneyle birlikte hareket ediyor, dolayısıyla annesiyle aynı soyadını taşıması çocuğun yararınadır'' dedi.
Medeni Kanun'da 2002 yılında yapılan değişiklikle çocuk hukuku bölümünde öncelikle çocuğun yararı gözetilerek yeniden düzenleme yapıldığını, ancak soyadına değinilmediğini anlatan Moroğlu, ''Evlenince kadının soyadının değiştirilmesi zaten ayrımcılık içeriyor ve bu ayrımcılık devam ediyor. Ama şimdi en azından çocuk açısından bu telafi edilmiş durumda'' diye konuştu.
Almanya Medeni Kanunu'ndan örnekler veren Moroğlu, Almanya'da evlenen bir çiftin istemeleri halinde kendi soyadlarını kullanabildiklerini, doğan çocuğa kimin soyadının verileceğine ise eşlerin birlikte karar vermesi yönünde düzenleme bulunduğunu kaydetti. Çift karar vermediği takdirde çocuğu kimin soyadı vereceğine aile mahkemesinin karar verdiğini söyleyen Moroğlu, hatta Alman Medeni Kanunu'nda eğer doğan ilk çocuğa annenin soyadı verilmişse bundan sonra doğan çocuklara da aynı soyadı verilir hükmünün bulunduğunu ifade etti.
'KİMLİĞİNDEN EŞİNİN SOYADINI AİHM KARARIYLA SİLDİRDİ'
11 yıllık hukuk mücadelesi sonunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararı doğrultusunda kimliğinden eşinin soyadını sildiren Avukat Ayten Ünal da Anayasa Mahkemesi'nin kararının çok olumlu olduğunu belirterek, 1934 tarihli yasanın artık ihtiyaçlara cevap veremediğini gösterdiğini belirtti.
Türkiye Barolar Birliği Kadın Hakları Komisyonları'nın, ortak soyadıyla ilgili tasarı metni hazırladığını bildiren Ünal, bu tasarıyı Anayasa Mahkemesi kararına göre yeniden ele alacaklarını kaydetti.
Soyadının, hem kadınlarla hem de çocuklarla ilgili kısmının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Ünal, şöyle konuştu:
''Boşanan çiftlerde velayeti anne elinde bulundursa dahi soyadı farklı olduğu için çocukların annesi olduklarını ispatlamakta zorluk çekiyordu. Bu sebeple velayeti elinde bulunduran kişinin çocuğun soyadıyla ilgili karar vermesi normal olan. Çocuklar, aile ortak bir soyadı taşıyorsa o soyadını, taşımıyorsa anne ve babanın birlikte soyadını kullanabilmeli. 18 yaşından küçüklerde boşanma ve evliliğin iptali varsa velayeti elinde bulunduran kişiye soyadı seçme konusunda seçim hakkı verilmelidir.''
Kadınlar ve erkeklerin soyadında eşit olması gerektiğine işaret eden Ünal, soyadının evlilik nedeniyle değişmemesi isteğe bağlı olması yönünde düzenleme yapılması gerektiğini de ifade etti.

12/13/2011

Kaderci Değil Mücadeleci Olmak

Bu kelimeler bana çok iyi geliyor. Ne olacaksa oluyor evet ama yine de bekleyerek, kabul ederek değil benim yolum. Mücadele ederek, değiştirmeyi umarak...

Bazen televizyonda soyadı konusu ile ilgili haberler çıkıyor. O zaman koşarak kameramı bulmaya çalışıyorum. Evin içinde çığlık çığlığa ve pijamalarımla "hey görüntü kaçacak, soyadı soyadı, anayasa mahkemesi" diye koşuyorum. Bu çok komik ve değerli. Bir kaç kez kaçırdım haberleri. Ama iki tane yakaladım. Uzun süre bir konu üzerinde çalışmak böyle bir şey herhalde.

Bazı filmlerden de soyadı sahneleri çekiyorum. İyi işte. Değişimi göremeyecek olsam da - ki belki görürüm de - böyle bir hayat yaşamak daha anlamlı geliyor bana. İnandığım şeyler uğruna bir şeyler yapabilme gücü. Bir dua edeceksem eğer, bunun benimle hep kalması olur içeriği.

"Çocuğumu Resmi Bir Şekilde Benden Ayıran Bu Durum"

"on bes sene once boşandım hızla beni pis, çirkin bir şekilde aldatan kocamın soyadından arınmak istedim. Hızla terk ettim. Fakat bir başka problem başladı. Çocuklarımın annesi olduğumu anlatmak zorlaştı. Boşanma kağıdı çantamda gezer, dakikalarca soyadımın niye farklı olduğunu anlatır oldum. Çocuğumu resmi bir şekilde benden ayıran bu durum bu beni hala üzer."

"Soyadı Alyansı" - Ayşegül Yaraman

Ayşegül Yaraman'dan...

"Zira evli bir erkek kendi tek soyadını taşımayı evlendiğinde de sürdürürken, kadın evlendiğinde çift soyadı kullanınca önemli bir cinsiyet eşitsizliği doğmakta, “soyadı alyansı” olarak kavramlaştırdığım bir gönüllü cinsiyetçilik deneyimlenmektedir. Tıpkı parmakta taşınan alyansın kişinin evli olduğunu onu tanıyan ya da tanımayanlara göstermek için kullanılması gibi, kadınların çift soyadı da bir başka alyans olarak “medeni durumu” etrafa bildirmektedir.[3]Kuşkusuz herkes böyle bir gösterim/gösteriş yapma özgürlüğüne sahiptir. Kişinin evli olduğunu başkalarına neredeyse “anons etmesi”nin psikolojik ve sosyolojik nedenlerini tartışmak bu yazının amacı değil. Ancak, kadınların, üstelik sadece kocalarının soyadını kullanmaktan başka “şansı” olmayan kadınlara üstünlük ve özgürlük taslayarak çift soyadı kullanmaları, artık ataerkil sistemin gönüllülükle yeniden üretildiği bir simgesel şiddet örneğidir."

http://www.reelsentez.com/index.php?sayfa=yazaruyeyazi&id=10

Baba Soyadı Zorunluluğuna İptal

http://www.cnnturk.com/2011/turkiye/12/13/baba.soyadi.zorunluluguna.iptal/640337.0/index.html

Belgesel Önerileri

Daha çok izlesem... Belgesel önerileri bekliyorum.

Sezgiler

Sınıf arkadaşım dedi ki "sezgilerine güven!"
Kurallar var ama sezgilerimi takip ederek yapacağım, yapıyorum bu filmi.
En değerli şeylerimden biri sezgilerim.
Teşekkürler Erdal!

Kavga Libidodur

Dersten az önce bu sözcüklerle çıktım. Kavgayı izlermişiz de sarılanlara bakmazmışız. Karakter ikilem yaşarsa izlermişiz. Zaaf bulursak iyi olurmuş. Zaaflar karakteri insan yaparmış. Filmin sonunu beklesinler diye izleyicilere yağlı kemik vermek gerekirmiş. Zayıf olanın güçlü olanı tepelemesini izlemekmiş istediğimiz. (Kadın-Devlet) Engeller karakterin çekiciliğini arttırırmış. Bolca engel lazımmış. Karakterler kendisi değil de mucizevi bir sekilde cozerse bir olayı, izleyici bunu sevmezmiş. İki tarafı da görmüş karakterler izlenirmiş. Kocasının soyadını bayılarak alarak -adam alma dese de, allah aşkına ver diyerek alarak- sonra da kullanmamak için dava açan mesela, iyiymiş. İki tarafın da sorumluluğunu almak... Karakter değişim yaşayacak. Reaksiyonel olması iticiymiş. Hımmmm, sürekli ikilem yaşayacakmış. Tanıdık aslında. Mesleğini, kişiliğini ilk sahnede görürsek de iyi olurmuş. Karakterin iç çatışmasını vermek... Geveze de olmayacakmış :) Engeller, bolca engel... Yara alacak. Çözecek. Reddedilecek. Sürekli. Delirecek. Evet, film buymuş.

İnsan Hakları Üzerinden Konuya Bakabilmek

İstediklerimden biri de bu.

12/12/2011

"Bianet" ve "Zaten Meselenin Sadece Kadının Soyadı Olmadığını Gösterecek Çok Söz"

Bianet'i takip ediyorum ve çok güzel yazılar var orada. Bir arkadaşımın bir mailinde de alt alta sıralanmış olarak yeniden geldi bu yazılar. Belki Bianet'le de bir görüşme yapabilirim, düşüncesini doğurdu bu mail.

En çok sevindiğim maillerden birinin bir parçası da bu işte:

"aşağıdaki bağlantılar işine yarar belki, geçtiğimiz aylarda rastgelmiştim birkaçına. kronolojik sırayla kopyalıyorum:
http://bianet.org/bianet/bianet/121226-kadinlarin-soyadi-hakki-icin-gorev-mecliste
http://bianet.org/bianet/diger/131538-kadinin-soyadi-uygulamasi-ayrimcilik
http://bianet.org/bianet/bianet/131635-kadinin-soyadi-temel-haklar-rejimini-dusunmek-icin-bir-firsat
http://bianet.org/bianet/kadin/133589-evli-kadina-soyadi-ayrimciligi-suruyor
http://bianet.org/bianet/kadin/133593-evli-kadin-soyadini-bakin-neden-kullanamiyor

genel bir türkiye durumunu gösterebilirsen mükemmel olur. süreçte zaten meselenin sadece kadının soyadı olmadığını gösterecek çok söz, çok hikayeyle karşılaşmışsındır. maalesef kadınların farklı hikayelerine karşı erkek yargı her yerde aynı. hakimler kadın olsa bile."

Erkeğin Soyadının Kadına Aktarılmasıyla Meşru Kılınan Cinsellik

Bu da bir sosyologtan geldi. Umarım görüşeceğiz.

"..ama bekaret kontrolleri, bekaret üzerinden-varlığı, yokluğu, şeyleştirilmesi üzerinden-hem çıkan yasaların hem de tıbbi pratiklerin nasıl örtüştüğünü, kadın bedeninin nasıl da ataerkil düzene entegre olmaları için 'gerektiğinde' işgal edilerek, penetre edilerek 'terbiye' edildiğini sorunsallaştırmak amacım. Evlilik içerisinde, imzayla beraber, yani bir nevi erkeğin soyadının kadına aktarılmasıyla meşru kılınan cinsellik de derdim tabii. Evlenme ve boşanma sonrası kadınların soyadlarının değişmesini biraz da burdan okudum ben: kadının bir nevi cinsel özne olarak evlilik ve evlilik sonrası yeniden konumlanması gibi. Bu tabii işin sadece bir yönü, ama bu tarafa vurgu yapan oldu mu konuştuğun kişilerden ya da zaten böyle bir yerden mi çıkış noktan merak ettim. Gerçi işte bizim meşhur dul kategorimiz ya da kızlık soyadı gibi laflarımız zaten yeterince söylüyor bir şeyleri."

Hikayeler Birikirken...

"Boşandıktan ve kocamın soyadını taşımaya devam etmek istediğim için mahkeme kararı aldıktan sonra bu işlemi kütüğüme işleterek yeni nüfus kağıdı almam 2 yıl sürdü. Hiçbir yasal engel olmamasına karşın erkek memurların “ya adamın adına leke süracak bir şey yaparsa” anlayışı ile yavaşlattıkları süreç tanıdık bir kadın nufus md.lüğü çalışanı tarafından birkaç dakikada çözüldü."

Kitap - Yıldız Abik - "Kadının Soyadı ve Buna Bağlı Olarak Çocuğun Soyadı"

Okumak güzel. Bu kitap güzel: http://www.idefix.com/kitap/kadinin-soyadi-ve-buna-bagli-olarak-cocugun-soyadi-yildiz-abik/tanim.asp?sid=V0YASBFZ0S5SN3L62BE5

Nazan Moroğlu'nun "Kadının Soyadı" adlı çalışması da öyle. Fakat baskısı yok. Henüz ulaşamadım.

Mutluyum!

Bir sürü mail alıyorum. Cevap veremesem de henüz hepsine -çünkü tam zamanlı çalıştığım bir işim var ve taşınıyorum ve okulum var- ayrı ayrı herkesle görüşüp kollektif bir belgesel yaratacak olmanın heyecanını duyuyorum.

Sabite Kaya'dan da gazeteciler Ekinci soyadı ile bahsetmişler. Soyadı bir görüntü ama altında yine sistemin nasıl işlediğine dair bir çok şey söylüyor.

12/11/2011

Sabite Kaya - Bedensiz Ruhlar

Dün bu filmi izlemeye gittim. Filmi yaparken ya da izlerken istediğim iki şey var:
1- Duygulandırması
2- Bilgilendirmesi
İkisini de yapmış bu film. Teşekkür ederek -içimden- ayrıldım oradan. Sonra şu haberle karşılaşmak beni çok üzdü ve güçlendirdi de:

“Çocukluğumdan beri kadınların yaşadığı zorluklara, ‘namus meselesi’ bahanesiyle şiddet görmelerine, öldürülmelerine tanık oluyorum. Bu kadınların hikayeleri beni hep incitmiştir. Memleketim Varto’da bir anne-kız, ailenin babası tarafından ‘namus’ gerekçesiyle öldürüldü. Başka bir genç kız da sevdiği gençle sohbet ettiği için ilçeden gönderildi ve 20 sene geçmesine rağmen memleketine dönemedi. İstanbul’da çocukluk arkadaşım, koca şiddetine dayanamadığı için, iki küçük çocuğuyla genç yaşında kendisini trenin altına atarak intihar etti. Bütün bunlar beni çok yaraladı, travma etkisi yarattı. Namus uğruna küçücük bir sebepten kadınlar öldürülüyorken, bazı erkeklerin fuhuş sektörünü geliştirmeleri, çapkınlıklarını ballandırarak anlatmaları, kendilerine sonsuz özgür kıldıkları bir dünyayı kadına dar etmeleri ‘Bedensiz Ruhlar’ı çekmeye karar vermeme neden oldu. Kadına yapılan haksızlığa dikkat çekerek toplumsal sorumluluğumu yerine getirmek istedim” diyor.

Ekinci, belgesel çektiği ve bir-iki basın organında ‘seks işçisi’ tabiri kullanılarak haber olduğu için, Milli Eğitim tarafından soruşturmaya uğradı. Kendisine “Öğretmen ve seks işçisi kelimelerinin yan yana gelmesi uygun düşmez” denilerek ifadesinin alındığını söyleyen Sabite öğretmen, “Belgeseli çekerken öğretmenlik işimi aksatmadım. Tebrik beklerken böyle bir tavırla karşılaşmak beni üzdü. Yine de kendimi güçlü hissediyorum.

Ekinci, belgeselin sona ermesiyle birlikte evliliğinin de sona erdiğini anlatıyor: “Bu projede çalışıyor olmak evliliğimi sarstı. Tabii başka problemlerimiz de vardı ancak eşim doğrudan beni suçlamasa da böyle bir konuyu seçmemden rahatsız oldu. Zaten yaşadığım toplumda, üzerinde çalıştığım konu çok kaliteli bulunmuyordu. Sosyal içerikli başka bir konu olsa belki prestij kazandırabilirdi. Çevremden, ‘Başka konu bulamadın mı’ diye uyarılar aldım. ‘Sen bir annesin, bir öğretmensin, neyine yetmiyor’ gibi sorularla karşılaştım. Bunun yanında ‘Çok cesursun, bravo’ diyenler de oldu ama yaptığımi ne cesurca bir tavır, ne de prestij kaybı olarak gördüm.”

http://www.hurriyet.com.tr/cumartesi/19328835.asp

12/07/2011

Canım Kitabımdan...

"The rule of thumb is that everything will always take longer than you think."

Ya Handecim, işte böyle...

"Yürekli"

Ne güzel bir kelime...

-Meli,-Malı ve Batırdığım İğneler

Olmalı. Durmalı. Çekilmeli.

Bu gereklilik hallerinin gittiği, olsa güzel olur'ların geldiği bir belgesel diliyorum.
Bugün bazı görüntüleri sıraladım.
Akşam konuşacağız.
17 Aralık'ta önemli bir görüşmem olacak.
Listem bekliyor.
Yazmaktansa çekmek...
Konuşmaktansa yapmak...

Bazen inancım azalıyor. Sonra geri geliyor. Ses, belgeselde hep aynı mikrofonla olsa iyi olurmuş. Kayıtta ses farklılıkları olmasa iyi olurmuş.

Ağaçlar şöyleymiş, çiçekler böyleymiş...

12/06/2011

Ses Ses Ses

Belgeselin yarısı görüntü ise yarısı da ses. Her şeyi tek başına düşünmek... Mikrofonlar ne kadar, ne kadar önemli şeylermiş!

Çatışma

Belgeseli ya da filmi izlenebilir kılan çatışmalar olabiliyor çoğu zaman. O zaman bir ailenin çocuğuna uyguladığı "kocanın soyadını tabii ki kullanacaksın" baskısını göstermek ya da bir erkeğin kadına yaptığı "kullan" dayatmasını göstermek filmi kuvvetlendirir mi? Yoksa yeniden mi üretir görmek istemediğimiz o halleri? Yeniden üretmeden çatışmaya yer vermenin zekice bir yolu olmalı.

Irkçılıkla ilgili bir film yaparken ırkçı bir kişiye yer vermek filmi güçlü kılarmış. Her şey ne hoş, insanları da ne kadar hepsini ayrı ayrı seviyorum, diyen birini göstermektense... O zaman bu filmin gücü de karşı duranlarla mı belirlenecek?

Kadınları çekerek başladım bu filme. Sonra danışmanım erkekleri de çek, önerisinde bulundu. Daha önce, "ay evet, değil mi?" diye onaylaştığımız diyaloglar yerini "ama niye öyle diyorsunuz" gibi cümlelere bıraktı.

Ve ben, konuştuğum her kişi ile dönüşüyorum. Onları da dönüştürüyorum. Akıllarına minik tohumcuklar düşürüyorum. Acaba mı, diyorlar. Kimisi, işin mi yok, git şunu çek, deyip küçümsüyor. Her aldığım cevap daha büyük bir dalgalanma yaratıyor. Öyle ya da böyle, yeterince düşünülmemiş ve değiştirmek için az şey yaptığımız bu konu da -diğerleri gibi- büyüyecek.

Kadının hukukta yer alan karşılığı bu olmamalı. Toplumsal hayat... Günlük deneyimlerimizde, alışkanlıklarımızda da olmasın. Kızlık kelimesi gitsin. Aile adı diye bir kavram gelsin. Bana "eşitlik istemeyin, adalet isteyin" diyen milletvekili bundan sonra beni temsil etmesin.

12/05/2011

Evlendirme Dairesi

Tanımadığım insanların evliliklerini çektikten sonra memurların yanına gittim. Sorular sordum. Kameramı çıkarmadım. Evleneceğimi sandılar. Çok güler yüzle hangi semtte oturuyorsunuz, dediler bana. Evlenmiyorum, dediğimde yüzleri attı. Bir belgesel yapıyorum, dediğimde izin alın vs. dediler.
Dünyanın kuralları ile her şey ne kolay. Evlenirken herkes ne kadar destekleyici. Belgesel yapana hiç anlayış yok. İzin alabilirsem ve o memurlar kendilerini güvende hissederlerse belki kimlerin soyadını değiştirmek için o formu sorup doldurduğunu öğrenebilirim. 

Daha Belgesel Bitmeden

Görüşmelerimi hızlandırabilmek için, bir çok kişiyi dahil edebilmek için bazı gruplara mail atıyorum. Gelen cevaplar beni sevindiriyor ama ürkütüyor da. Sanki bitmiş filmden çok dertleşmelere dalıyorum. Sanki filmi yapmak yerine konuşup rahatlıyorum. Sanki konu güzel ve ben konuştukça, yazıştıkça filmi yapamayacağım. Sanki yapacağım da şu an konuştuklarımız kadar heyecan verici olmayacak. Bir korku başladı. İnanan ve heyecanla filmi bekleyen canlarım oldu. Hayal kırıklığı yaşamaktan çok korkuyorum. Hakkını verememekten. Görüşme yaptığım kişilerle görüşme yapmamı tavsiye edenler oluyor. Yaptım onlarla, konuştum diyorum. Bu beni çok mutlu ediyor. Demek ki doğru yoldayım. Demek ki ilerlemişim. Bahsedilen güzel isimlerle ben konuşalı çok olmuş. Belki tekrar görüşmek, ikinci görüşmeleri yapmak iyi gelir. Çok heyecanlıyım. İçim içime sığmıyor. Konuştuklarımızın üretime dönüşmesi... Paylaşılması... Yayılması... Etkisinin olması... Başka bir film izlersem; bu, yani filmim için bir şey yapmadığım her dakika ihanet gibi geliyor. Konudan ve hukuki evrelerinden ve bu konuda dertlerinin peşinden koşan-koşamayan kadınlardan haberdar olmak, feminist olduğunu söyleyen erkeklerle tanışmak... Bayrak görüntüleri, çektiğim kuşlar, geçen haftasonumu geçirdiğim Beşiktaş Belediyesi Evlendirme Dairesi... Bugün Sırma aradı. Bir kanalda konuşacakmış yine bu konu hakkında. Kaçırdım. Sonra Green Card filmini izledim. İçinde soyadı ile ilgili bir sahne vardı. Kullanmak için not aldım. Her gün yeni bir şey oluyor. Her gün bu konuyu konuşan sıkıcı bir kadına dönüşmek üzereyim. Bir mail geldiğinde, benzer-benzer olmayan bir hikaye dinlediğimde gözlerimin içi parlıyor. Böyle bir dünyada yaşamayı reddediyorum deyip intihar edenlere inat dünyamızı daha güzel bir yer yapabilmek için çalışıyorum. Fazla Polyanna oldum yine. En iyisi gidip yatmak... Umarım rüyama ilham verici bir şey girer :)

12/02/2011

Tanımadığım Kadınlardan Aldığım Mesajlar

Tanımak nedir ki zaten? Yanıbaşımızdakileri ne kadar tanıdığımızı sanıyoruz? Tanımadığım dedim ama çok tanıdık bir duygu bu. İşte inbox'ımda bulduğum bugünkü doping'im.

"Öncelikle calismanizla ilgili sizi tebrik etmek istiyorum. Yaklasik iki yil önce evlendim ve bir bucuk yildir da Almanya'da sosyal psikoloji alaninda doktora yapmaktayim. Evlenmek esim ve benim icin cok uzak bir fikirdi, ama yurtdisinda yasamaya baslamadan önce ailelerimizi de kirmak istemedik ve evlendik. Ama su ana kadar butun yayinlarimda (akademik ya da gazete gibi) hep kendi soyadimi kullandim, kendimi tanitirken hala yalnizca kendi soyadimi kullaniyorum. Bu benim kimligim ve vazgecmek istemiyorum. En son acilan davanin olumsuz sonuclanmasina cok üzülmüstüm, umarim cabalarimiz sonuc verir birgün. Hayatimiz secemedigimiz seylerle dolu bir de baba soyadindan sonra esin kimligi dayatmasi agirmis gercekten.."

Belgeselim Büyüyor

Bugün aldığım bir mail beni çok mutlu etti. Amargi'ye belgeselimle ilgili bir mail atmıştım; katılmak isteyenler olur mu diye. Umarım daha çok cevap gelir. Filmi yapsam da yapamasam da bu maillerle güçlenmek, yalnız olmadığımı hissetmek bana yaşadığımı hissettiriyor. Dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış güzel ve güçlü kadınlarımı sanki bir araya topluyorum. Yaşasın!

"Açıkçası da geçtiğimiz birkaç gündür ailemizin gündeminde olan ve benim son bir yılımda içimi kemirip bitiren bir konu oldu için de hemen yazmak istedim. O kadar çok şey var ki yazabileceğim ama sizin için hangileri daha önemli bilemiyorum. O sebeple tam olarak neye ihtiyacınız var paylaşırsanız o çerçevede ben de tüm hissettiklerimi sizinle paylaşmayı seve seve isterim. Siz bakmayın şu an 2 soyadı kullandığıma, önce eşiminkini aldım sonra yapamadım ve uzun bir mücadele sonucu değiştirmeyi başardım. Çalışmanızda yer almayı çok isterim."

Bu da benim cevabım:

"Cok sevindim yer almak istemenize. Bir tur dertlesme gibi de bir sey oluyor gorusmeler.
Cift soyad kullanmak cozumsuzlugun ıcındeki bir cozum gibi.
Ne anlatmak, nasıl anlatmak isterseniz dinlerim ve kaydederiz.
Ne zaman müsait olursunuz?"

Dünya 800 yılda, Türkiye 15000 yıl sonra daha yaşanabilir bir yer olacak. Bunu beklemenin ve göremeyecek olmanın verdiği umutsuzluk duygusunu aşmak ancak günlük hayatta, satır aralarında yaşananlara tutunmakla mümkün. Ancak bu haberleşmelerden alıdığım güçle değişime olan inancım büyüyebilir. Ancak o zaman devam edebilirmişim gibi geliyor. Ve değişim sabırla olacak. Minik minik olacak. Bu da beni ben yapacak. Önüme sürülenleri kabul etmeyen bir ben. Ve tabii ki biz!

İzleyiciler